Eğitim Psikolojisi İlkeleri ve Bilgisayar Destekli Eğitim

24.02.2012 17:56
Başlık :
Eğitim Psikolojisi İlkeleri ve Bilgisayar Destekli Eğitim
Yazar :
Bora Sinç
Kaynak :
M.Ü. - Yüksek Lisans - Mikroöğretim Projesi
Web Adresi :

 

Eğitim Psikolojisi İlkeleri ve Bilgisayarlı Eğitim

Bugüne kadar geliştirilen ve geliştirmeye devam edilen öğrenme kuramları veya teorileri, canlıların nasıl öğrendiklerini yapılan denemelere ve gözlemlere dayanarak açıklmaya çalışır. Eğitim psikolojisinin işlevi ise öğrenme kuramlarından ve okuldaki denemelerden yararlanarak, öğrenmenin oluşabilmesi için gerekli etkili öğrenim kuramlarını önermektir.

Kuram veya teori'den kastedilen "belli bir alanda benimsenmiş, birbiriyle ilişkilendirilmiş ve bütünleştirilmiş denenceler (hypothesis) dizisidir. Kuramı oluşturan denenceler, denenmiş, kanıtlanmış ve gerçekliği benimsenmiş varsayımlardır (assumptions)."

Öğrenme ise her öğrenme kuramının elde edilen bilgilere dayanarak "öğrencinin bir yaşantısının sonucundan yeni bir davranış kazanması ya da var olan davranışını değiştirmesidir (Cronbach, 1978)."

İnsanların nasıl öğrendiklerini tam olarak anlayabilmiş değiliz. Geliştirilen bir takım teoriler öğrenmenin nasıl oluştuğu ve bu teoriler sonucunda ortaya çıkan ilkeler, ölçüsel olarak daha iyi bir eğitim üretilmesini amaçladığını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada davranışsal (behavioral) ve bilişsel (cognitive) öğrenme teorilerini kısaca incelemek ve her teorinin sonucunda ortaya çıkan öğretim tasarımı ilkelerini tanıtmaktır. Buna ek olarak da bilgisayar destekli eğitim tasarımı sürecinde bu ilkelerden yararlanma teknikleri gösterilecektir.

 

Davranışsal Öğrenme Teorisi ve Temel İlkeleri

Uyarıcı (stimulus)-Tepki (response) psikolojisi olarak da bilinen davranışsal psikoloji, tepkilerin uyarıcı ile eşleştirilmesi sonucunda oluşan öğrenim temeline bağlıdır. Klasik Pavlovcu öğretideki örnekte olduğu gibi; köpek yemeğin sunulduğunu zil'in çalmasıyla özdeşleştirerek öğrenir. Uyarıcı (Zil) öğrenilmiş bir tepkiyi ortaya çıkarmıştır. Bu teorideki anahtar kavram işte bu desteklemedir. Destekleme tepkiyi beraberinde getiren bir olay olarak görünmektedir. Pozitif destekleme (positive reinforcement) , özdeşleşmiş tepkiyi daha fazla olası, negatif destekleme (negative reinforcement) ise tepkiyi daha az olası yapan olay veya durumdur.

"Birey (canlı), çevresinden gelen bir uyarana (stimulus) bir tepki (response) yaptığında bu davranımı öğrenir. Uyaran, bireye iç ya da dış çevresinden gelen, bireyde karşılık verme isteği yaratan etkidir. Tepki ise, bireyin bir uyarana bir yanıt, bir karşılık vermesidir. Tepki, bireyin gözlenebilir devimsel, bilişsel ya da duygusal bir davranımıdır (Galloway, 1976)."

Bu açıklamaya eğitim kavramı dahilinde bir örnek vermek gerekirse üzerinde " 6 X 4"ün kaç olduğunu yazan bir fişi gösterebiliriz. Burada 6X4'ün kaç olduğunu soran fiş'i bir uyarıcı (stimulu) olarak ele alalım. Öğrenci cevap olarak " 22" verdiğinde öğretmen "Hayır, 6 kere 4 22 değildir. Tekrar dene" diyerek negatif destekleme yapabilir. Buradaki negatif destekleme öğrencinin soruya tekrar aynı cevabı verme olasılığının daha azaldığını, kendisinden beklenen cevabı verme olasılığının ise daha arttıracaktır. Bu durumda öğrenci bir deneme daha yapar ve soruya " 24" karşılığını verir. Buna karşılık olarak da öğretmen "Doğru ! altı kere dört 24 eder" der. Bu örnekte olduğu gibi " 24" cevabının uyarıcı şartların olduğu durumda alınması daha olasıdır.

Davranışsal öğrenme teorisinden türetilmiş eğitim tasarımının rehberliğini yapacak birkaç ilke türetilmiştir. Gagne ve Briggs (1979) bunlardan üç tanesi üzerinde yoğunlaşmıştır : yakındalık (contiguity) , tekrar ve desteleme. Dördüncü olarak , çabuk oluşma (prompting) ve yavaş yavaş kaybolma ( fading ) özellikleri de Bilgisayar Destekli Eğitim tasarımcıları için yararlı olabilir.

İlke 1 : Yakındalık : Tepki, uyarıcıyı vakit kaybetmeden izlemelidir.

Yakındalık ilkesi öğrenicinin cevabını uyarıcı olan tepkinin zaman içinde istenilen cevap ile en yakın biçimde belirtilmesi gerektiğidir (Thornburg, 1984; Houston, 1976). Uyarıcı belirtilir ve hemen arkasından da cevabı (tepki) takip eder. Uyarıcı ile tepki arasındaki zaman uzarsa tepkinin uyarıcı ile eşleştirilme olasılığı azaltılır.

İlke 2 : Tekrar : Pratik yapma öğrenmeyi güçlendirir ve akılda tutmayı geliştirir.

Öğrenmenin ve akılda tutma'nın geliştirilmesi için uyarıcı ve tepki uygulaması yapılmalıdır. Bu tip uygulamalar uyarıcı ile tepki arasındaki bağı güçlendirir (Loree, 1965; Houston, 1976). Çoğalma olaylarının öğrenimi uygulamanın gerekli olduğu durumlara güzel bir örnektir. Bir defa doğru cevabı söylemek herzaman uyarıcı'dan sonra doğru tepki'nin alınacağını garanti etmez. Bu nedenle uyarıcı/tepki uygulamaları öğrenmeyi güçlendirir.

İlke 3 : Geridönüm ve destekleme : Tepki'nin doğruluğunu ilgilendiren bilgi öğrenmenin oluşmasına katkıda bulunur.

Öğrenici, uygun tepki konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Geridönüm öğreniciye tepkinin doğru ve/ya yanlış olduğu konusunda bilgi sağlar. Az veya çok tepkinin oluşabileceği bir olasılık söz konusu ise geridönüm böyle bir durumda destekleme işlevi görür. Geridönüm özellikle yanlış tepki'lerin devamında önem kazanır çünkü geridönüm olmazsa tepkinin tekrar edilme olasılığı vardır (Loree, 1965; Kolesnik, 1976; Houston, 1976). Yanlış tepki'nin tekrarından çok doğru tepki'nin tekrarı istenir.

İlke 4 : Anında oluşma (prompting) ve yavaş yavaş kaybolma (fading) : Öğrenciler gittikçe azalan işaret edilmiş durumlar altında istenilen tepkiyi vermelerine yönlendirilerek öğrenme başarıya ulaşabilir.

Verilen uyarıya karşı tepki şekillenebilir (Thornburg, 1984; Skinner, 1968; Houston, 1976). Örneğin, öğrenciyi eğitme işi soruyu tamamlayan doğru kelime veya cümle tepkisi ile sağlanır olsun. Önce cümlenin tamamını istenilen tepki ile birlikte gösterirsiniz, belki gerekirse istenilen tepki'nin altını çizersiniz. Sonra öğrencinin boşluğu doldurmasını sağlarsınız, bu sırada doğru cevap gözükmektedir. Diğer aşamada da doğru cevabı kapatıp, cevabın sadece ilk üç harfinin görünmesini sağlarsınız. Son olarak da öğrenciye hiç yardımcı olmadan doğru cevabı vermesini istersiniz. Anında oluşma (prompting) ve yavaş yavaş kaybolma (fading) terimleri, birkaç veya alternatif uyarıcılar yardımı ile istenilen tepki'nin (cevap) sağlanması veya alternatif uyarıcıyı istenilen tepkiyi şekillendirme işlemine gönderme yapar. Sonuçta öğrenici belirlenen şartlar altında sağlanan istenilen tepki'ye dikkat çeken bakış açısından istenilen şartlar altında ortaya çıkan tepki'ye dikkat çeken bakış açısına doğru bir gelişim gösterir.

Davranışsal teori, dıştan gelen, gözlemlenebilir davranışlar ve davranışların neden oluştuğunun açıklanması teşebbüsleri ile sınırlıdır. Davranışsal teorinin tam tersine Bilişsel teori öğrenicide/öğrenici ile oluştuğuna inanılan işlemlerle bağlantılı olarak öğrenmenin nasıl meydana geldiğini açıklamaya çalışır.


Bilişsel Öğrenme Teorisi

Solso (1979, s.1) bilişsel psikolojiyi "dünyadan bilgiyi nasıl kazandığımız, bu bilginin nasıl temsil edildiği ve kalıcı bilgi şekline dönüştüğünü, nasıl korunduğunu ve nasıl bu kalıcı bilginin bizim dikkatimizi ve davranışlarımızı yönetmek için kullanıldığını" inceleyen çalışmalar olarak tanımlar. Bilişsel teorisyenlere göre öğrenim, bilginin kabul edilme, kısa-süreli korunması, kodlanması, uzun-süreli korunması ve yeniden kazanılması işlemlerinin birleşimidir.

"Bilişsel kuramlara göre, bilişsel öğrenme, insanın edindiği yaşantı sonucunda bilişindeki bilgi işleme sürecinde ve dolayısıyla davranışındaki kalıcı değişmedir." (Ausubell, 1978)

Bilişsel teoriye göre uyarım, öğrenici'nin kabul edici algılarını etkiler. Kısa süreli hafıza kapasitesi hem içerdiği çeşit sayısı açısından hem de her bir çeşidin zaman uzunluğu açısından sınırlıdır. Kodlama ise, anlamlı bilginin kısa-süreli hafızadan uzun-süreli hafızaya aktarıldığı ya da bir başka deyişle bilginin anlamına göre saklandığı yerde meydana gelmektedir. Etkisel olarak bilgi'nin anlamlılığı öğrenme'nin gücü'nü etkileyen temel değişkendir. Anlamın zaten oluşturulduğu bir durumda uzun çalışmalara gerek duyulmaz, bilginin oluşmadığı bir yerde ise, yapılacak iş öğrencilere bireysel olarak yakın anlamlar bulmalarında ve karar vermelerinde yardımcı olmaktır.

"İm (cue, sign, ipucu, işaret) kuramı, insanın, bir konuyu, kendine anlamlı gelen belirleyici, ayırıcı özelliklerini algılayarak ve bunları örgütleyerek öğrendiğini savunur. İnsan çevresindeki etkenlerle etkileşerek yaşar."

Varolan bilginin tekrar kazanılmasıyla bilgi hem giren bilginin yeni öğrenilmiş beceriler şekline dönüştürülmesi ile birleştirilebilen kısa-süreli hafızaya geri dönmüş hem de bilgiyi eylem'e dönüştüren mekanizmaya geçmiş olur. Yeniden kazanılmış bilgiye bağlı olarak performans da geridönüm ve destekleme (davranışsal öğrenme teorisyenlerinin tanımladığına benzer) ilkelerindeki öğrenme işlemi'nde belirginleşir.

Öğrenme, hatırlama ve öğrenicinin de dahil olması ile oluşan bilginin değişimini ilgilendiren bilişsel stratejilerin başlatılması ve seçilmesi önceden varsayılan geniş kapsamlı kontrol işlemleri tarafından kullanılır. Bu stratejiler bahsedilen işlemleri dikkat, gelen bilginin kodlanması ve korunmakta olanın tekrar kazanılması olarak kontrol edildiğini varsaymaktadır.

Bilişsel teori öğrenme'nin çalışan bir modelini sağladığından, teori uygulandığında öğrenme ile karışabileceği ve/ya değişebileceği düşünülürse bu teoriden ilkeler türetilmesi olasıdır.


İlke 5 : Yönlendirme ve anımsama : Öğrenme hafızayı aktif hale geçirebilmek için anımsanması gereken önceki bilginin sentezini içerir.

Bilişsel teoriye göre öğrenme, varolan bilgi ile yeni bilginin kombinasyonudur (Gagne, 1970; Gagne ve Briggs, 1979). Bunun oluşabilmesi için gereken varolan bilginin öğrenici'nin kısa-süreli hafızasında yer etmesi gereklidir. Bu bilgi yapılanma zümanı içerisinde sağlanmış olabilir veya önceden öğrenilmiş ya da öğrenicinin kısa-süreli hafızasından çağırılmış (anımsanmış) olabilir. Önceden gerekli olan bilginin veya becerilerin tartışılması ya da genel anlamda incelenmesi öğrenmenin oluşacağı olasılığı arttırmaktadır.

 

İlke 6 : Entellektüel beceriler : Öğrenme varolan işlemler ve stratejiler kullanılarak kolaylaştırılabilir.

Entellektüel beceriler bilgi'den farklıdır. Bu beceriler öğrenici'nin belirli bir bilgiyi öğrenmekten çok benzer amaçları başardığı formüller veya işlemlerdir ( Gagne ve Briggs, 1979). Benzer öğrenme amaç ya da hedeflerin nasıl başarıldığının anımsatılmasıyla öğrenci varolan metotları yeni bilgini öğrenilmesinde kullanabilir (Gagne, 1970; Gagne ve Briggs, 1970).


İlke 7 : Bireyselleştirme : Öğrenme, eğitimin bireysel öğrenicilerin profilleri ve ihtiyaçları doğrultusunda adapte edilmesiyle daha etkili olabilir.

Öğrenme, bireysel öğrenicinin becerileri ve bilgisine yakından bağlı olduğundan derslerin başarılı olma olasılığı oldukça yüksek, öğretim de öğrenicilerin beceri/bilgi profillerine uydurularak düzeltilmesi halinde etkili olacaktır (Thornburg, 1984, Kolesnik, 1976). Öğretimde etkinlik sadece uygun olan bilgi üzerine yoğulaşıldığında başarıya ulaşabilir. Varolan bilginin ve stratejilerin kısa-süreli hafızaya aktarılması için örneklerin kullanılması ve aşırıya kaçmayan yeteri kadar pratik yapılmasının sağlanması ile öğretimde etkinlik elde edilebilir.

 

Davranışsal ve Bilişsel Öğretim teorileri geçiş sınırları

Etkili bir eğitim tasarımının geliştirilmesi ile ilgili olarak eklenen ilkeler tam olarak davranışsal veya bilişsel sınıflamaya dahil edilememektedir. Bahsedilecek olan iki ilke kuramsal sınırların dışındadırlar.


İlke 8 : Akademik öğrenim zamanı : Öğrencinin aktif olarak yararlı eğitimsel aktivitelere daha fazla zaman harcamasını sağlamak daha fazla öğrenme ile sonuçlanacaktır.

Bright (1983), Bilgisayar Destekli Eğitim'in etkinliğini açıklarken önceki araştırmalarda başarı ile bağlantılı olduğu tesbit edilen akademik öğrenme zamanı olarak adlandırdığı bir kavrama yer vermiştir. Akademik öğrenme zamanı, öğrenici'nin bir öğrenim aktivitesi ile ilgilendiği ve başarılı tepki'ler verdiği zaman süreci olarak tanımlanır. Öğrenciyi öğrenmeye açık tutma, ilgili kılma ve tepki verme öğreniciyi eğitim konusu ile devam etmesini sağlayacak bir motivasyon aracı olacaktır. Öğrenci öğrenme aktivitesinde daha fazla zaman geçirmeye istekli olacak, böylece ilgilenme zamanın artmasıyla öğrenme'nin oluşması daha da kolaylaşacaktır. Hem uygun öğrenim zamanının artması hem de öğrencinin kendi öğrenme isteği ve arzusu arttığında sonuçta daha fazla öğrenme oluşacaktır.

 

İlke 9 : Etkili yaklaşımlar (considerations) : "Bir aktivitedeki katılımcıların aktiviteye yaklaşımları o aktivitenin başarısı açısından önemlidir" (Clement, 1981, p.28)

Öğrenciler kendilerini başarılı hissettiklerinde ve kendileri öğrenmek istediklerinde öğrenme olasılıkları daha fazladır. Diğer faktörler arasında en çok motivasyon ve yaklaşım öğrenme hedeflerinin oluşma olasılığını etkilemektedir (Kolesnik, 1976). Öğrenme işlemi sürecindeki etkili değişkenlerin güçlü rolleri hakkında çok şeyler yazılmıştır. Thornburg (1984) bu konuyu ayrıntılı olarak işler; varolan gerçekliklerin rollerinin tanımlanması, başarı, işlem, rekabetçi, ilham alma, kaygı ve motivasyonu desteklemek vb.

 

Kaynaklar - Resources

• Prof.Dr.Başaran, İbrahim Ethem, "Eğitim Psikolojisi", Ankara, 1996

•  Michael J. Hannafin, Kyle L. Peck, " The Design, Development and Evaluation of Instructional Software ", " Principles of Educational Psychology and Computerized Instruction " bölümü, USA, 1988

© Çeviri ve Düzenleme : Bora Sinç 2002